27 Ocak 2011

kardeşimi çingeneler mi çalmış?...


Evvel zeman içinde kalbur saman içinde Doğan Apartmanı'nın C Blok 3. katı 33 no'lu dairesinde mukim bu satırların yazarı (Emine Çiğdem Demir) ve kardeşi (İsmail Serdar Demir), kuzinleriyle birlikte kendilerinden geçmiş bir vaziyette günün birinde vur patlasın çal oynasın neviinden balkonlu odanın yanındaki salonda, evin eşyasından aynalı bir büfenin önündeki aslan ayaklı masasının etrafında ayaklarındaki sabolarla dönüp durmakta, üstelik de sırası gelen masanın üzerine çıkıp atlamaktayken... Her nasılsa bu azgınlıktan bitap düşüp uyuya kaldıktan neden sonra... Dön dolaş aran taran Serdar yok ortada! Annem (Müjgân Demir) ameliyat hemşiresiydi ya o vakitlerde anlaşılan yine hastahanede... Eve gelen bakıcılar da türlü galeyan, hezeyan ve harekatla tarafımızdan itinayla savuşturulduğundan olsa gerektir yine Pakize (Coşar) Teyzem'e emanetiz cümlemiz...

Teyzem aklını yitirecekti az daha... Dön dolaş aran taran Serdar yok ortada! "Serdar! Serdar!..." haykırışları kulağımdadır hâlâ... Öylesine aklı başından gitmiş olmalı ki bir ara pencereden aşağı avluya da bakmış aşağıya mı düştü yoksa diye! Halbuki hafızam beni yanıltmıyorsa şayet arkadaşımız Ilgaz (Kuruyazıcı) —Sahi 'Ilgaz, sen Anadolu'nun yüce bir dağısın' da arayıp taradık bulamadık bir türlü mail adresini, bilen tanıyan varsa bildirsin emi— başına bir kadın çorabı geçirilmiş halde —televizyonda bir filmde öyle görüp örnek almş olmalıyız, sadece başına da değildi galiba dört bir yanına— tuvalet kapısının, Serdar ise bilmem hangi dolabın ardında! En nihayetinde çıkınca ortaya yer misin yemez misin!

Ertesi gün anneannem (Emine Akdoğan) komşumuz Mürvet Hanım Teyze'ye tüm bu olup bitenleri yüksek sesle anlatmaya çalışırken, tam tamına 2 kat altımızda oturan neredeyse duvar gibi sağır Mürvet Hanım Teyze, bizden gelen curcunanın seslerinden (!) şikâyet ettikten sonra Anneannem'in, kardeşim Serdar'ın kaybolduğunda Teyzem'in o şaşkınlık ve korkuyla yoksa pencereden mi düştü telaşıyla aşağıya avluya bakıp da 'Aşağıda yok!" dediğini anlatması üzerine ne dese beğenirsiniz: "A aaaa çocuk musun, durur mu hiç avluda ayol çingeneler çalmıştır zaar!..." :)

Boyumuzu aşan çepeçevre balkon tellerinin üzerinden yine evin kap kacak eşyasından birini avluya fırlattığımızı sanmış olacak! Sevgili Dostumuz Selah Özakın'ın dediği gibi... "Seni anca anladım Müşerref Hanım Teyze..."  misali...

Geçmiş zeman olur ki hâyâli...

Ada sahillerinden selâm ve sevgi,

Emine Çiğdem Tugay'dan
)O(

25 Ocak 2011

botton birâderler'in evlâdı da bir dem bu avludaydı...

Vapurlarımızı Vermiyoruz! kampanyası için kolları sıvadığımız o günlerde (Temmuz 2005) kampanyaya verdiği can-ı gönülden destekle yoldaşımız aynı zamanda da dostumuz olan Cemal Beşkardeş'in 10 parmağında 10 marifet ve dahi 1001 uğraşı içinde derken günün birinde yurtdışında şimdi unuttum bilmem nerede katıldığı bir toplantının öğle yemeğinde yanında oturan bir beyefendiyle havadan sudan açtıkları sohbette söz dönüp dolaşıp da "Nerelisiniz?"e gelince... Cemal Bey, "İstanbulluyum," cevabını verir vermez diğer Beyefendi, "Ben de İstanbulluyum," demesin mi? 

Peki ama nasıl? Portekiz nire? İstanbul nire? Şimdi haklı olarak merak edip soruyorsunuzdur zaar siz de... Peki ya bu zat-ı muhteremin bizlerle, Doğan Apartmanı ve çocuklarıyla acep âlâkası ne? 

Şöyle... 

Efendim meğer Cemal Bey'in o günkü yemekte yanında oturan Beyefendi'nin dedesi, Botton Han'ın (Doğan Apartmanı) vaktiyle sahiplerinden olan Mair Botton imiş! Hani Şubat 1919’da Helbig vârislerinin izâle-i şüyû talebiyle İstanbul İcra Dairesi’nin açık artırmasıyla Helbig Apartmanları'nı (Doğan Apartmanı) satın alıp da 27.9.1929’da binayı 18.800 sterlin bedelle Selânik Bankası’na ipotek ettiren Botton Biraderler, Selânik’te sigara kâğıdı matbaası sahibi ve ithalatçısı Mair de Botton Efendi ve müteahit David de Botton Efendi...

Cemal Bey, İstanbul'a döner dönmez ilk iş heyecanla bendenizi aradı böylelikle... Kulaklarıma inanamadım! Sevinçten yerimde zıp zıp zıpladım! :)

Ve derken günün birinde (13.6.2008) Paulo Botton, nişanlısı hanımefendiyle birlikte çıka geldi! Tünel'de buluşup eski Evlendirme Dairesi'nin yokuşundan aşağıya doğru koşar adım Doğan Apartmanı'nın yolunu tuttuk hep birlikte... (Canan Barım Alioğlu, Cemal Beşkardeş, Paulo Botton ve nişanlısı hanımefendi, Emine Çiğdem Tugay)



Yol boyunca meraklı gözlerle hangi bina büyükbabamındı diye bakınıyordu ki Serdar-ı Ekrem Sokak'ta sağ kolda bir evin kapısına doğru yönelip de yoksa bu muydu derken 


karşı sırada diğerinin yanında adeta bir heyyula gibi duran Doğan Apartmanı'nı işaret ettiğimizde gözlerine inanamayarak şaşkınlıktan bayılacaktı az daha!
Apartmana, avluya girişimizi görmeliydiniz mutlaka...





Sıcak mı sıcak bir gün... Başı dönercesine avluyu çepeçevre aşağıdan yukarıya yukarıdan aşağıya sağdan sola soldan sağa hayranlıkla inceledikten sonra çiçekli bahçedeki banklara oturup başladık bir güzel sohbete... 






Paulo Botton'un babası ve hala ve amcaları vaktiyle bizlere dahi taş çıkartacak raddede yaramaz olduklarındandır ki sırf avluya oynamaya indiklerinde —ekseriya bir olup diğer çocuklarla kıyasıya kavgaya tutuştuklarından olsa gerektir— cümlesine mukayyet olmak üzere bir mürebbiye tutulmuşmuş!




Evvel zeman içinde Botton Biraderler faslının hikâyesi de tamamlanır tamamlanmaz huzurlarınızda olacak böylelikle...


Cümle eş dost ahbaba selam ve sevgilerimle,

Emine Çiğdem Tugay
)O(

17 Ocak 2011

nadire hanım teyze'ye elveda...

Çocukluğumuz ve dahi ilk gençliğimizin neredeyse tamamına yakın bir kısmını geçirdiğimiz Doğan Apartmanı avlusundan mütemadiyen gelip geçen mutad zevat da hani sanki ailemiz misaliydi... Nadire Hanım Teyzemiz ile Sadi Bey Amcamız... Her geçen gün biraz daha uzaklaşan hayal meyal hatıralar arasında her ikisinin de samimiyet ve nezaketinin o günkü çocuğa tesiriyle hissettirdikleriyse bugünmüş gibi hatırımda...

Henüz konuşmaya başladığım günlerden birinde, Galatasaray Lisesi edebiyat öğretmenlerinden Nadire (Cumbul) Teyze'nin kendisine, "Büyüyünce Çiğdem'in Türkçesi ve edebiyatı iyi olacak," dediğini, annem nadiren de olsa hayretle dile getirirdi. Durma bir "Bak Ebru'ya, bak Yunus'a, bak Utku'ya..." kıyasıyla büyütülmüş bu çocuğun şahidi olduğu yegâne teveccühün hayatındaki yeri ve önemini, Nadire Hanım Teyze'nin aziz hatırasına hürmetle sizlerle paylaşmak istedim.

Bugün Fatih Camii'nde kılınacak öğle namazını (14:45) müteakiben kaldırılacak cenaze merasimine katılamayacak olmanın üzüntüsüyle acılarını yürekten paylaşarak, Sadi Bey Amca şahsında tüm ailesi ve yakınlarına sabırlar dilerim...

Emine Çiğdem Tugay
)O(

* * *
From: Doğan'da Çocuktuk... dogan.da.cocuktuk@gmail.com
Subject: Nadire (Cumbul) Teyze'ye elveda...
Date: January 17, 2011 10:31:01 AM GMT+02:00
To: DOĞAN APARTMANI çocukları
Apartmanımız sakinlerinden Sayın Nadire CUMBUL bugün (16.1.2011) Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Cenazesi yarın (17.1.2011) Fatih Camiinden ikindi namazını [14:45] müteakiben kaldırılacaktır.
Kendisine Allahtan rahmet, ailesine sabır dileriz.
Apartman Yönetimi
* * *
From: YUNUS ENGİNDENİZ
Subject: Re: Nadire (Cumbul) Teyze'ye elveda...
Date: January 17, 2011 11:00:39 AM GMT+02:00
To: dogan.da.cocuktuk@gmail.com
En içten duygularımla mekanı cennet olsun diyorum, eşine sabır diliyorum..

* * *
From: EMREL AYKUT AKALIN
Subject: RE: nadire hanım teyze'ye elveda...
Date: January 17, 2011 2:44:25 PM GMT+02:00
To: emine.cigdem.tugay@gmail.com
Merhaba,
Çok üzüldüm. Mekanı cennet olsun inşallah. Doğan apartmanı için önemli bir insandı tek tek yapraklar dökülüyor.