"3 kez ardı ardına öterse cenaze çıkar evden," derlerdi ya hani... korkuyla sayardık o nedenle baykuş ötüşlerini...
biiir...
ikiii...
eyvah! üç!
peki ya ne olacak şimdi?
çıkardı da üstelik! bir de tuhaf ağır bir koku kalmış çocuk hafızamda doğan apartmanı'ndan cenaze çıktığı o günlerde havada salınan...
yıllar sonra kayınvalidem'den de dinlemiştim benzer bir hatıra... 1930'lardan ve dahi kim bilir zamanın hangi aralığından beri söylene gelirmiş bu hurafe anlaşılan...
"3 kez ardı ardına öterse baykuş cenaze çıkar evden," dediklerinden emirgân korusu sahilinde mukim o çocuk da baykuş öttü müydü üç kez ardı ardına geceleyin, endişeyle hane halkının tek tek yüzlerini incelermiş pür dikkatle... eyvah! acep kim çıkamayacak yarına diye...
tüm bu hurafelere inat ne de çok severim baykuşları... her şeyi görüp işittiklerinden midir, tam bir gece kuşu ve dahi gamlı olduğumdan mıdır yoksa mitoloji'de babası zeus'un başından doğan tanrıça athena'nın alamet-i farikası olmayı hak edecek raddede 'aklı fikri' temsil ettiğinden midir nedir çok ama pek çok severim bilge baykuşları... bilgisayar ekranıma tünemiştir japon stampasından çıkmış biri... sanmayın ki yukarıdaki, onu öyle çoook severim ki o en çocuk halimle kimselerle paylaşamam dahi... :)
emine çiğdem tugay
)O(