20 Ağustos 2010

haliyle soruyorsunuzdur kendi kendinize şimdi?

Haliyle soruyorsunuzdur kendi kendinize şimdi? Yahu aradan seneler geçmiş deve tellal pire berber kalbur saman içindeyken sabahtan akşama oynadığımız o avludan birbirimizden bihaber dört bir yana dağılmışken durduk yerde şimdi Çiğdem'e de nereden esti böyle? Doğan Çocuk... Doğan'da Çocuktuk? diye... diye... anlatayım size...


Bugünkü gün işim başımdan aşmış derken Skype'tan kardeşim Serdar aramakta... Eh! Son zamanlarda mavra minvalinde aramızda adet olduğu üzere deliliğin alameti farikası mavi hunime uzanıp başıma geçirdiğim anda... Eyvah! Ekranda güzeller güzeli bir hanım durmakta... Hamledip çıkarırken huniyi fondan Serdar'ın sesi... "Bil bakalım kim duruyor karşında,"... Eh! Çapkın kardeşimin yeni kız arkadaşı mı yoksa falan diye düşüncelere dalmışken "Bil bakalım ben kimim," diye sora dursun, aklımın ucundan dahi geçmiyordu... Milka... Bay Zirbel de aniden sizlere ömür derken babasının cenazesine gelmişmiş meğer, 7800 sene evvelinden Sevgili Milka... Derken aniden zamanı şaştım... Onca yılları aştım...


Bugün artık Debora ismini kullansa da öyle hemen Milka deyip geçemem... Öyle yakın ve içten bir abla, bir arkadaştı ki bize... Ne oyunlar oynatırdı hepimize... Hatırlar mısınız bilmem? Terasa'daki odalarını bir ev gibi döşemişti, günün birinde lütfedip devetle Saralle ikram ettiği o güne gidiverdim aniden... O bir kaşık Saralle'nin tadı damağımda halen...


Velhasılı daha neler... neler... Geldi geçti adeta bir film şeridi gibi gözlerimin önünden... Akşam sefaları ve tükenmez kalem gövdesiyle üfürülen tohumları, ortancalar, Mualla Teyze, cümbür cemaat Topkapı Sarayı seferimiz, Saim Amca, Münire Teyze, istop, yakartop, saklambaç, ebe, kuka, lastik cimnastik, sobanın bacası bacanın sobası, kulağımız kapıda Mısırcıııı, Yoğurtçu.... Anneeeee... 5 taş, 7 taş, futbol, voleybol, basketbol, Eliazar, kızkaçıran, füze, mandalla köpük, Sevgili David ile Hotel, kardanadam, kaçın keçi sakal Suphi, yetmedi Sait ve hepimiz... Yapı Kredi reklamında seker, çamaşırlıkta pirelenirdik... Kıyasıya dövüşür deliler gibi gülerdik... Sakallı'dan ödümüz kopsa da terasalarda gezinir ve dahi habire eşinirdik!... Nesen 'Hanım' Teyze yalvarır yakarır "Çocuklar Allah aşkınıza eviniz yok mu sizin," derken Mualla Teyze çileden çıkmış çok sevdiği çocuklarının üzerine saksı savurmaktadır... Bir berber bir berberbere bre berber gel birlikte bi güzel şu avluda geçen çocukluğumuzu yad edelim demiştir...


İpe bağlayıp çevirdiğimiz gaza bulanmış bulaşık telinin ışıkları misali hatıralar bir bir yanıp sönmekte şimdi... Heyhat hayat ne çabuk gelip geçmekte... Gözümüzün yaşına bakmaksızın birer birer sevdiklerimizi bizden alıp bizleri zoraki büyümeye mecbur bırakarak... Oysa ki bir yanımız hep o çocuk... Halen Doğan Apartmanı'nın her bir köşesinde sabahtan akşama bitip tükenmek bilmeden oyun oynamakta!


Velhasılı melanur uzun sözün özü yakın uzak durarak da olsa şayet duysaydım ki Bay Zirbel sizlere ömür, Sevgili Milka'nın, çocukluğumun yanı başında durmak isterdim o acı gün...

Emine Çiğdem Tugay 
)O(