evet yoğurtçunun çanının sesi civar sokaklardan duyulur duyulmaz bizim yumurcak (serdar) kaptığı gibi tası çanağı merdivenlerden aşağı koşar adımla soluksuz fırlayıverirdi avluya... evde yoğurt varmış yokmuş kimin umrunda... çan çalmaktı bir tek derdi... çalardı da... bugünlerde sadece nişantaşı sokaklarında kimi kere rastlıyorum eski usul yoğurtçuya... her ne kadar bizim yoğurtçunun tablası mavi değil yeşildiyse de önlüğü kasketi hali tavrı bir başkaydıysa da doğan apartmanı'nın avlusundaki çocukluğumuza gidiyorum bugün bile yoğurtçunun çanı çalınınca... sokak satıcılarından söz açılmışken mısırcıyı, karpuzcuyu amma illa da arnavut zerzevatçıyı anlatmak gerek... şimdi değilse de bir başka sefere mutlaka hayatın sırtına yüklediği bin bir derde buruk amma gözlerinin içi gülerek sevgiyle bakan o koca kalpli adam gibi adamı anmak gerek...
Emine Çiğdem Tugay
)O(