29 Ağustos 2010

sümmüklü böccek...


Tuncay, Recep, Alexander, Esin İleri Albümü'nden.

Karşı komşumuz Carsten Meyer-Schlichtmann'ın oğlu Alexander, Apartman'a geldiğinde tek kelime Türkçe konuşamıyordu derken yaz geldi geçti kazıdan dönmüş pencerenin kenarında telefonda konuşuyordum ki avludan çatlak bir ses: "Çiddem leeeeeyyyyynnnnn, aşşağıyaaaaaa gel de top oynayalim uleyyyyn... hadi leyyyyynnn..." Yazın pişmiş de meğer İskender oluvermiş bizim Alexander...

Diye yazarken birden aklıma David'in apartmana gelişi geldi... Ne şirin bir veletti... Çiçekli bahçede durma bir budanıp iki yandan inadına habire filiz veren defnenin verev kesik gövdesinin üzerinde o küçücük elleriyle iki yandan uzayan dallara sımsıkı tutunmuş da öylece etrafına toplaşmış bizler misali muzurların marifetmiş gibi öğrettiği Türkçe kelimleri tekrarlamakta: "Sümmüklü böccek!... Sümmüklü böccek!..."

Emine Çiğdem Tugay
)O(